İnşaat ve gayrimenkul sektöründe ülkemizde son yıllarda sürekli bir gelişim görüyoruz…
Her daim yenilikçi, özgün yapısıyla sektörde bilinen bir marka haline gelen Sözüneri Mimarlık’ın sahibi Hasan Sözüneri ile Türkiye’nin pek çok yerinde mevcut ve devam etmekte olan projeleri ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın tarihi bir yapıyı hayata kazandırmak amacıyla yola çıktığı, BTSO KİRAZLIYAYLA YAŞAM BOYU EĞİTİM MERKEZİ Projesi ve Sözüneri Mimarlık’ın tasarımsal vizyonu üzerine konuştuk.
- Öncelikle BTSO’nun tarihi bir yapıyı hayata kazandırmak amacıyla yola çıktığınız, sizin de projelendirme aşamasında rol aldığınız BTSO KİRAZLIYAYLA YAŞAM BOYU EĞİTİM MERKEZİ Projesi’nin detaylarından bahseder misiniz?
Uludağ Kirazlıyayla Sanatoryumu, Türkiye’nin 34 yaşında en genç ‘Ordinaryus Prof.’ ünvanını almış mimarı H. Emin Onat ile ilk kadın mimar ve profesörlerinden olan Prof. Dr. Leman Cevat Tomsu’nun tanınmış yapıtıdır. 1946 yılında birlikte tasarladıkları ve ikilinin önde gelen tasarımlarından biri olan bu yapı yaklaşık olarak 9.600m2’si ana bina, 2.340m2’si ikincil bina olmak üzere, lojman ve servis yapıları ile 14.000m2’yi aşan büyüklükte bir tesistir.
Sanatoryum’un geçirdiği süreçler ise;
1944 Uludağ Verem Sanatoryumu olarak kullanılan bina, şirketin iflası sonucu mevcut tesislerin, 1975 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’ne devredilmesi ile Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından ‘’Göğüs Hastalıkları ve Cildiye Kliniği’’ olarak kullanılmıştır.
1989 yılında üniversite tarafından tadilattan geçirilen yapı, 2006 yılına kadar muhtelif kiracılar tarafından otel olarak kullanılmaya devam etmiştir. Yapı, 2006 yılından itibaren de boş olarak durmaktadır.
Kirazlıyayla Sanatoryumu 2008 yılında Bursa Koruma Kurulu tarafından tescillenerek koruma altına alınmıştır.
Sanatoryum, “2015 yılında Bursa Ticaret ve Sanayi odasınca, Orman Bakanlığından kiralanmış ve ‘’Kamusal Amaçlı Sürekli Eğitim Merkezi’’ haline getirilmiştir.” Bina, yeni bir fonksiyonla, Restoratör Y. Mimar Zeynep Ayşe Güngör’ün bilimsel danışmanlığında, doğru bir restorasyondan geçirilerek kurtarılmaya ve yeniden ülkemizin kültürel yapılarına katılmak suretiyle hazırlanmaya başlamıştır. İçinde Eğitim ve Konferans salonları, dershaneleri, iklimsel etkilerden korunacak çağdaş çözümleriyle, ulusal ölçekte talep görecek ve Bursa’mıza değer katacak bu önemli yapıyla ilgili projelendirme çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir.
- Kısaca Sözüneri Mimarlık ve imza attığı projelerden bahseder misiniz?
1982 yılında kurulmuş olan Sözüneri Mimarlık kurulduğu günden bu yana çok sayıda Konut, Sağlık, Eğitim Tesisi, Sanayi Yapıları, Spor Yapıları ve Ticari yapılar planlamıştır.
Bursa merkezli çalışan ofisimiz, son dönemde Propa Holding’in konut ve rezidans projeleri ile İstanbul Kartal’da Nursanlar Holding’e ait konut, ofis ve işyeri projelerini tamamlamış bulunuyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Stadyumu, Bursa Sheraton-Aloft Otel, Bursa Holiday Inn Otel, İpekiş Termal Kür Merkezi, Bursa Adalet Kampüsü, Ankara’daki SGK Merkez Arşivi gibi projelerimizden bazıları inşaatı tamamlanmış olan diğer projelerimizdendir.
Bu projeler içinde toplam 420.000m2 inşaat alanına sahip Bursa Adalet Kampüsü projemiz konusunda yenilikçi, özgün ve çözüm odaklı yapısıyla önemli projelerden biridir.
- Mimari tasarım nedir?
Mimari tasarım; insanların yaşamını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmesini sağlamak üzere gerekli mekanları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla birlikte estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatıdır.
M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış Romalı Mimar Vitruvius başarılı bir mimarlık için; kullanışlılık, sağlamlık ve güzellik etmenlerinin gerekli olduğunu ileri sürmüştür.
İnsanlığın var olduğu günden bu yana sığınmak için oluşturulmuş tek mekandan günümüz büyük boyutlu karmaşık fonksiyonlu yapılara, küçük ölçekli yerleşimlerden dev metropollerin oluşmasında kadar mimarların üstlendiği rol çok önemlidir.
Başlangıçta tasarım süreci;
Problem tanımı
Bilgi toplama
Yaratıcılık ve buluş
Çözüm bulma
Uygulama aşamalarından oluşurken, yapı boyutlarının büyümesi, karmaşık fonksiyonlu yapılar ve süreç içinde diğer disiplinlerin aldığı görevler nedeniyle mimarın tasarlama süreci dışında; her bir disiplinin gereklilikleri diğer disiplinlerin kararlarını da etkileyeceğinden ortak kararların alınması gereken bir Organizasyonel Tasarım Süreci söz konusu olmaktadır.
- Mimarlık felsefeniz ve tasarımsal çerçevenizin arkasında yatan etmenler nelerdir? Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor?
Tüm projelerimizde fonksiyon, çevre ilişkisi ve form tasarım sürecindeki kurgular önceliklerimizdendir. İçinde yaşayanları mutlu edecek, kentsel boyuttaki algısı uyumlu, geometrik disiplini ve kütle ilişkileri etüt edilmiş tanımlı forma sahip yapılar tasarlamak hedefimizdir. Bu hedefe ulaşmak için öncelikle yapacağımız projeyle ilgili program hazırlığıyla başlayan, çevre ve kullanıcı ilişkilerini irdeleyen, sıkı bir literatür taramasıyla devam eden bir süreç sonrasında bazen bir coğrafi işaretten ya da konuyla ilgili temadan fonksiyonla uyumlu bir form yakalarız. Bu projenin en önemli aşamasıdır. Sonrası ise standartlara ve mevzuata uygun inşaat ruhsatı almak ve inşaatı tamamlamak için gereken teknik süreçtir.
- Son dönemde hemen hemen tüm sektörlerde etkisini gösteren ‘’sürdürülebilirlik’’ çalışmalarını mimari açıdan yorumlar mısınız?
Son dönemde adını sıkça duyduğumuz yapıda sürdürebilirlik aslında yaşamın her alanında hedeflenmesi gereken bir olgudur. Çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilir kalkınma ilkeleri yelpazesinde, yeryüzünün canlılığının ve çeşitliliğinin korunmasından kültürel ve tarihi çevrenin korunmasına, uluslar ve nesiller arası adaletin teşvik edilmesinden yerel ekonomilerin desteklenmesine, insan yaşam kalitesinde gelişime izin verilmesinden kendine güven ve hür iradenin yükseltilmesine kadar farklı alanlarda sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkündür. Sürdürülebilirlik ilkelerine göre binanın ekonomik-ekolojik verim dengesinin, tasarımda bu olguya hizmet edecek kriterlerin hesaba katılması ile sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda yapılmış tasarıma uygun malzeme seçimlerinin yapılması ve yapıda, yapı grubunda ya da kentsel alanda bu amaca uygun yaşamının planlanması gerekmektedir.
Gün ışığının, rüzgârın, coğrafi verilerin ve iklimsel etkilerin hesaba katıldığı, doğru çözümlerin sağlandığı, doğru mekânlar arası ilişkilerin kurulduğu bir tasarımda, sürdürebilir üretim tanımına uygun malzemelerin atık kontrolünün enerjiyi verimli kullanmanın, planladığı bir yapı bu denge için gereklidir. Ancak tasarlanmış bu alandaki yaşam, sürdürülebilirlik kavramına uygun şekilde planlanmaz ve kültürel, ekonomik, sosyal yaşamla desteklenmezse istenen sonuca ulaşmak mümkün olmaz.
- İnşaat ve gayrimenkul sektöründe değişen trendler ve sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
İnşaat ve gayrimenkul sektörünün ülkemizde son yıllarda sürekli bir gelişim içinde olduğunu görüyoruz. Neredeyse tüm kentlerimizde yarışırcasına başta konut olmak üzere her türden yapı inşa edilmektedir. Kentler etrafında yeni alanlar ve yapılarla dolmakta, yerleşik alanlar içinde de mevcut yapı stoku yenileriyle yer değiştirmektedir.
Ancak yarışırcasına devam eden bu yeni kentleşme döneminde kentsel tasarım, kentlerin mimari dili, çevre, ulaşım ve sosyal donatı ilişkileri ihmal edilmekte ‘’eskisi kalsaydı daha iyi olurdu’’ dediğimiz sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Kentlerimiz ve insanımız daha nitelikli yaşam alanlarını hak etmektedir. Bununla birlikte toplumda yeni ve konforlu yaşam alanlarına olan talep altyapısı, sosyal donatısı çözülmüş kimlikli siteler, mahalleler oluşmasına altyapı hazırladı. TOKİ’nin tip konutlarla yürüttüğü yenilenme devrini de sona erdiren bu yaklaşım, özel sektörün yenilikçi yaklaşımları ve talebi doğru okumasıyla daha güzel kentlerin oluşmasının kapısı aralandı. Sürecin bundan sonra daha az hatayla, daha doğru uygulamalarla devam edeceğini umuyorum.
- Gelecekte mimari üzerinde önem kazanacak unsurlar sizce neler olacak?
Gelişen teknoloji yaşamın yeni gereklilikleri, büyüyen kentler, yeni malzemeler, mimarlığı derinden etkilemekte ve geleceğin mimarisine yön vermektedir.
Mimaride doğadan kopmadan, günümüz ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen, doğal malzemenin daha çok kullanıldığı, gün ışığı, yön ve sürdürülebilirlik kavramlarını, enerji verimliliği, atık kontrolü gibi yaklaşımları öne çıkarmaktadır. Gelecekte kuşkusuz bu yaklaşımlar daha yaygın olarak kullanılacaktır.
Bunun yanında şu anda hayal bile etmekte zorlanacağımız bir yaşam ve o yaşamın kurgusuna uygun bambaşka bir mimarinin gelişimine de tanık olacağız. Bugün imkânsız olarak nitelenen yapı şekilleri, yeni malzeme ve teknolojik gelişmelerle inşa edilebilecektir. Uzaydaki koloniler, ayda tasarlanan tatil köyü, uçan küreler, okyanus üstünde ve altında kurgulanan yaşam, organik yapılar, kutuplarda planlanan yerleşimler, bambaşka çözümlerin ve bilginin öne çıktığı mimari sonuçlar doğuracaktır.
- Son olarak modern şehirlerde kentsel dönüşümün yeri hakkındaki düşünceleriniz neler? Kentsel dönüşüm çalışmaları nasıl ele alınmalı?
1960’lı yıllarda hızlanan ve hala devam etmekte olan şehirleşme sürecini maalesef ülke olarak başarıyla yürütemedik. Başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerimiz yoğun bir göçe maruz kaldı ve biz bu durumu planlayamadık. Sonuç olarak kentlerimiz sağlıklı yaşam alanlarından uzak, kentsel donatıları yetersiz, ulaşım planlaması olmayan, tanımsız ve herkesin yenilenmesini düşündüğü büyük yapı stoklarına dönüştü.
1999 depremi zaten yenilenmesi düşünülen, üzerinde kafa yormaya başlanan, büyük yapı stoklarının değişmesi, yenilenmesine başlanmasını hızlandırdı. Bu sefer de kentlerin kendi gerçeklerine, kimliklerine, coğrafi değerlerine uygun olmayan, amacı depreme karşı güvenli konutlara sahip olma merkezli bir değişim tehlikesi ortaya çıktı. Neredeyse yıkılan konutların yerine benzer niteliklerde yenileri deprem yönetmeliği şartlarına göre yıkılıp tekrar yapılmaya başlandı.
Bu durum tüm kentlerimizde, neredeyse tüm ilgililerde başarısız şehirleşme hamlemizin, yeni isimle karşımıza çıkarak tekrar kaygı yarattı.
Konunun sağlıklı yönde ilerlemesi için üst ölçekte makro planlar ile ülkenin demografik yapısıyla, konjonktürel gelişmelerle başlayan, kentlerin kimlikleri, tarihleri, coğrafi işaretleri, iklimleri, alt yapısıyla devam eden çok sayıda etkinin doğru yönetilmesi, yönlendirilmesi gerekmektedir.